Neden İş Güvenliği Logo
İş Sağlığı ve Güvenliği

Meslek Hastalıkları

Meslek Hastalıkları

Meslek hastalıkları denildiği zaman; “zararlı bir etkenle bundan etkilenen insan vücudu arasında, çalışılan işe özgü bir neden-sonuç, etki-tepki ilişkisinin net olarak ortaya konabildiği hastalıklar grubu” anlaşılmalıdır.

Meslek hastalıklarını toplumda görülen diğer benzerlerinden ayırt etmek zordur. Bunun için, özelliklerini hatırda tutmak gereklidir.

Meslek Hastalıkları

Meslek hastalıkları “nedeni belli” ve işyerinden kaynaklanan hastalıklardır. Nedeni bilindiğine göre, tamamen “önlenebilir” hastalıklardır. Tanınmaz ve önlenmezlerse, “ilerleyici” hastalıklardır. Tedavi edilmezlerse, “tekrarlanabilir” hastalıklardır. Aynı kişide farklı zamanlarda aynı hastalık tekrarlayabileceği gibi, bir işyerinde birden çok kişide aynı hastalık görülebilir. “Maluliyete neden olabilirler”. “Bildirimi zorunlu” hastalıklardır ve tazminat gerektirirler.

Bu özelliklerine rağmen, maalesef tüm tarafların duyarsızlıkları nedeniyle, meslek hastalıklarımızı tanıma konusunda başarılı olduğumuz söylenemez.

Meslek hastalıklarını mesleki olmayan genel hastalıklardan ayırt etmek için ne yapmalıyız? Üç temel özelliğini tekrarlamakta fayda var;

  1. Nedensellik: Hastalıkla spesifik bir iş ortamı ya da mesleki maruziyet arasında doğrudan nedensel ilişki. Akü işçilerindeki kurşun zehirlenmeleri ya da kumlamacılık mesleklerinde silikozis gibi.
  2. Kümelenme: Hastalığın belli bir meslek grubunda, genel topluma göre daha yüksek oranda görülmesi.
  3. Sessiz Dönem: Bugün başlanan bir işte yarın ortaya çıkan bir hastalık meslek hastalığı değildir. Maruziyetin başlangıcı ile hastalığın ortaya çıkması arasında bir süre vardır. Bu süre haftalar, aylar, yıllar, hatta on yıllar olabilir. Kişi işten uzaklaştıktan, hatta emekli olduktan sonra bile ortaya çıkabilir.

İşle ilgili meslek hastalıkları

Yapılan iş, meslek hastalıklarında olduğu gibi her zaman hastalığa doğrudan neden olmayabilir. Bundan daha çok, kişide var olan bir hastalığı ağırlaştırabilir, hızlandırabilir, alevlendirebilir, çalışma kapasitesini azaltabilir. Yani kişide var olan bir hastalık, doğrudan iş yerinden kaynaklanmasa bile, işyerindeki faktörlerden etkilenir ve hastalığın seyri değişir. Bu hastalık grubuna işle ilgili hastalıklar diyoruz. Sigara içimine bağlı olarak KOAH’ı olan bir hastanın yakınmalarının, çalıştığı tozlu bir ortamda artması buna örnek olarak gösterilebilir.

Bir hastalığın mesleki mi, yoksa işle ilgili mi, ya da ikisi de olmayan genel bir hastalık mı olduğunun ayrımını yapmak gerekli midir? Gerekliyse bunun önemi nedir? sorusu akla gelebilir. Öncelikle bilinmesi gereken şudur; meslek hastalıklarının tedavisinin birinci şartı, kişinin hastalığına neden olan mesleksel faktörlerden uzaklaştırılmasıdır. Yoksa, tedavide başarı sağlanamaz. Diğer yandan, kesin olarak meslek hastalığı tanısı alan durumlarda, bildirim, maluliyet, tazminat gibi yasal hak ve süreçler söz konusudur. İşle ilgili hastalıklarda ise, işyeri dışında daha birçok nedensel faktörler rol alabildiği için, bu yasal süreçler ne ülkemizde, ne de dünyada pek uygulanmaz.

Bir başka boyutu da; meslek hastalıklarında maruziyetin tamamen sonlandırılması, yani kişinin yapmakta olduğu işinden uzaklaştırılması gerekirken; işle ilgili hastalıklarda, maruziyet koşullarının gözden geçirilerek düzeltilmesi çoğu zaman yeterli olmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından, birbirine benzeyen meslek hastalıkları listeleri yayınlanmaktadır. Bizim de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kullanılmakta olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tesbit İşlemleri Yönetmeliği”mizde meslek hastalıkları listemiz mevcuttur. İnternetten kolaylıkla ulaşılabilecek olan bu yönetmeliğin bazı özelliklerini gözden geçirelim; Yönetmelikte meslek hastalıkları beş gruba ayrılmıştır;

  • Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları
  • Mesleki deri hastalıkları
  • Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları
  • Mesleki bulaşıcı hastalıklar
  • Fizik etkenlerle olan meslek hastalıkları

Yönetmeliğin Ek-2 bölümünde yukarıdaki beş başlığın altındaki hastalıklar ve belirtileri, yükümlülük süreleri ve hastalık tehlikesi olan başlıca işler sıralanmıştır. Yükümlülük süresi, bir hastalığın mesleki olarak kabul edilebilmesi için kişinin o işten uzaklaştıktan en geç ne kadar zaman sonra meslek hastası sayılabileceğini ifade eden bir süredir. Örneğin kurşunun erken etkileri için bu süre 1 ay, geç etkileri için 3 yıl olarak tanımlanmıştır. Pnömokonyozlar için ise 10 yıldır. Ancak, bu süreler bağlayıcı değildir. Yönetmelikte tanımlanan SGK Yüksek Sağlık Kurulu’nun, Hastane sağlık Kurulları tarafından düzenlenen raporla meslek hastalığı saptanmış olan olgularda bu süreleri uzatma yetkisi vardır. Aynı Yüksek Kurulun, listede yer almayan bir hastalığı meslek hastalığı olarak tanıma yetkisi de vardır.

Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları

25 alt başlıktan oluşan uzun bir listedir. Sadece birkaç örnek vermekle yetinelim; arsenik, berilyum, kadmiyum, krom, nikel, manganez, kurşun, civa gibi metallere, birçok gazlara, asit buharlarına, çözücülere bağlı olarak gelişen çeşitli organ hastalıkları meslek hastalığı olarak kabul edilmektedir. Bu hastalıklar karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, sinir sistemi, cild hastalıkları, kanserler ve daha bir çoğu olabilir.

Mesleki deri hastalıkları

İki alt grupta değerlendirilmiştir; deri kanserleri ve kanser öncüsü hastalıklar ile(Kurum, zift, katran, asfalt, antrasen, mineral yağlar, parafin ve benzeri maddelerle), kanserleşmeyen deri hastalıklar.

Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları

Bu grupta pnömokonyozlar (Silikoz ve silikotüberküloz, Asbestoz, Silikatozlar, Sideroz..), Aluminyum ve bileşiklerine bağlı akciğer hastalıkları, kobalt gibi sert metallerin tozlarına bağlı akciğer hastalıkları, Mesleki bronşial astım ve Bissinoz sayılmıştır.

Mesleki bulaşıcı hastalıklar

Bu grupta bazı parazitlere bağlı hastalıklar, tropikal hastalıklar, hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar, bulaşıcı sarılık ve tüberküloz sayılmıştır

Fizik etkenlerle olan meslek hastalıklar

Oldukça geniş bir gruptur. İyonlaştırıcı olan ve olmayan radyasyon hastalıkları, gürültüye bağlı işitme kaybı, hava basıncındaki değişmelerle olan hastalıklar, titreşim sonucu kemik-eklem zararları ve damarsal bozukluklar, kemik ve eklemlerin sürekli baskı, aşırı yükleme, tekrarlanan hareketler gibi mekanik zorlanmalara bağlı çeşitli hastalıkları sayılmıştır

Solunum sistemi hastalıklarında, deri hastalıklarında, işitme problemlerinde, bel ve eklem rahatsızlıklarında, kanserlerde ve sinirsel- psikolojik hastalıklarda mesleki nedenlerle daha sık karşılaşılmaktadır. Toplumda görülen her 100 astım ve KOAH hastasının 15’i mesleğe bağlıdır. Erkeklerde görülen kanserlerin % 11’i mesleğe bağlıdır. Akciğer kanserinde bu oran % 20’lere kadar çıkmaktadır. Deri hastalıklarının % 14’ü, kalp ve damar hastalıklarının % 10-15’i, sırt ve bel ağrılarının % 37’si, yetişkinlerde görülen işitme kayıplarının % 16’sı, hatta intiharların % 4’ü mesleğe bağlıdır

Bazı mesleklerde ve işlerde diğerlerine göre meslek hastalıklarının görülme riski daha yüksektir. Akü fabrikaları, tersaneler, lastik ve boya sanayi, plastik sektörü, maden ocakları, dökümhaneler, demir-çelik endüstrisi, petrol sanayi, yapıştırıcı gibi kimyasalların kullanıldığı işler, marangozluk, mobilyacılık vb. ahşap işleri, tekstil sektörü, röntgen ışınlara maruz kalınan meslekler, laborantlık, aşırı gürültülü ortamda yürütülen işler bunlara örnek olarak gösterilebilir.

Diğer taraftan, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler ve kronik sağlık sorunu olan işçilerin meslek hastalıkları gelişmesi açısından daha duyarlı oldukları bilinmektedir. Çalışanların sağlık gözetiminde bu hassas gruplara özel önem vermek gerekmektedir.

Mesleki Akciğer Hastalıkları

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, meslek hastalıkları önem sıralamasında akciğer hastalıkları en başta yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, 2020’de dünyada mesleki akciğer hastalıklarının en sık üçüncü ölüm nedeni olacağını tahmin etmektedir. Erişkinlerde görülen akciğer hastalıklarının %10- 25’i mesleğe bağlı olarak gelişmektedir. Nedenlerine bakıldığında da bu gerçek daha iyi anlaşılacaktır;

İnorganik veya mineral tozlar: Asbest, silika, kömür tozu, kaynak dumanları, talk, kadmiyum, krom, vanadyum, flor, aluminyum, nikel gibi

Organik tozlar: Küflü ot, saman, mantar, yün, pamuk, keten, kenevir, tahıllar gibi.

İrritan gazlar ve kimyasallar: Azot oksitleri, kükürt dioksit, güçlü asitler, amonyak, klor gazı, ozon, fosgen, hidrokarbonlar, boyalar, reçineler, vernikler gibi.

Çalışma hayatının pek çok alanında bu maddelerden bir veya birkaçıyla karşılaşmak adeta kaçınılmazdır. Beri tarafta, sigara gibi akciğer sağlığını tehdit eden çok önemli bir risk faktörü daha vardır ki, solunum yollarını burundan en uç hava keseciklerine kadar etkileyerek her türlü hastalığa zemin hazırlar. Sigara ve iş ortamı solunum zararlılarının birlikteliği, her birinin bağımsız etkisinden daha fazla zarar oluşturur. Dahası, sigara içen birinde görülen bir akciğer hastalığının mesleki olduğuna hükmetmek de çoğu zaman imkansız hale gelir.

Pnömokonyozlar

Akciğerlerde inorganik veya mineral toz birikimine bağlı olarak gelişen hastalıklardır. Sinsi hastalıklardır. Hastalık yıllarca ilerlemesine rağmen kişide önemli bir yakınmaya neden olmayabilir. Tozlu işlerde çalışanların düzenli aralıklarla akciğer filmlerinin alınarak değerlendirilmesi, erken teşhis için son derece önemlidir.

Mesleksel maruziyetin başlangıcı ile hastalığın gelişmesi arasındaki sessiz dönem yılları, hatta on yılları bulabilir. Hastalık bir kez başladıktan sonra, çoğu zaman ilerler. Hatta işten uzaklaşılsa bile ilerlemeye devam eder. Bu nedenle, erken tanı ve işten uzaklaştırma önemlidir. Birçoğunun geri dönüşü yoktur. Etkili tedavileri de yoktur. Başlıca nedenleri silika(kuvars), kömür tozu, maden tozları, asbest, kaynak dumanı, metal dumanları, talk ve daha birçok mineral tozdur. Ancak son yıllarda, doğada yıllarca bozulmadan kalabilen naylon, PVC gibi sentetik plastik malzeme dumanlarının ve tozlarının da ağır pnömokonyozlara neden oldukları gösterilmiştir.

Pnömokonyozların tipik örneği silikozisdir. Silika, yer kabuğunda en yaygın olarak bulunan maddedir. Yer kabuğunu, taşın, kayanın delindiği, kırıldığı, parçalandığı, öğütüldüğü, püskürtüldüğü pek çok meslek, silikozis riski taşımaktadır. Maden ve taşocakları, kuvars değirmenleri, kum püskürtme, tünel kazma, dökümcülük, taş kesme, cilalama, yontma işleri, cam, seramik,vitray, çimento, çanak çömlek, kiremit, tuğla üretimi gibi meslekler bunlardandır.

Kömür madenlerinde silika ve kömür tozuna birlikte maruz kalınır ve birlikte kömür işçisi pnömokonyozlarına neden olurlar.

Metallere Bağlı Akciğer Hastalıkları

Sanayide madencilik, metalurji, dökümcülük, kaynakçılık, metal kaplama, lehimleme, metal işleme, metal hurdacılığı, bileyleme gibi pek çok meslekte çeşitli metallerin toz ve dumanlarına maruz kalınmaktadır. Bunlardan akciğer hastalıklarına neden oldukları bilinen başlıcaları şunlardır: alüminyum, kobalt, tungsten, molibden, krom, nikel, kadmiyum, çinko, bakır, manganez, civa, vanadyum, platin, berilyum, demir, baryum. Akciğerlerde pnömokonyoz, sert metal akciğeri, astım, kimyasal pnömoni ve bronşit, amfizem, kanser, metal dumanı ateşi gibi hastalıklara neden olurlar. Akciğer dışındaki organlarda da başka hastalıklara neden olabilirler

KOAH

Müzmin, ilerleyici, geri dönüşü olmayan ve nefes darlığı ile seyredip, solunum yetmezliğine neden olan bir akciğer hastalığıdır. Sigarayla birlikte iş ortamındaki gözle görülen her türlü toz ve konusu alınan pek çok kimyasal, KOAH’a neden olabilir. Sigara içmeyen ve mesleksel maruziyeti olan bir kişide KOAH tanısı konulmuşsa ya da sigara içen KOAH’lı bir olguda yıllık solunum fonksiyon kaybı (FEV1) beklenenden fazla ise, sigara bırakılmasına rağmen bu kayıp devam ediyorsa mesleki KOAH akla gelmelidir.

Astım

Akciğerlerin hava yollarının geri dönüşü olabilen daralması ve nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi yakınmalarla seyreden bir hastalığıdır. Riskli iş kolları ve mesleksel etkenler saymakla bitmez. Aşağıdaki tabloda bazı örnekleri gösterilmektedir;

Mesleki astımın sık görüldüğü iş kolları

Kağıt üretimi işçileri Hastane çalışanları
Buğday öğütücüler İlaç üretenler
Değirmenciler Lehimciler
Fırıncılar Elbise üretenler
Ağaç işçileri Elektrik-elektronik endüstrisi
Veterinerler Kaynakçılar
Hayvan besleyicileri Platin arıtanlar
Çiftçiler Metal işçileri
Laboratuvar çalışanları Kürk imal edenler
Kozmetikçiler Boya imali
Bitkisel yağ üretenler Kauçuk endüstrisi
Gıda katkı maddesi Dökümcüler
Kahve üretim işçileri İzolasyon endüstrisi
Tekstil üretim işçileri

Çalışma yaşamına başlayana kadar astımı, alerjisi olmayan bir kişide, işe başladıktan sonra, aylar yıllar içerisinde ortaya çıkan bir astımın mesleki olma olasılığı güçlüdür. Astımlı bir kişi, hastalığının yaptığı işe ilişkisinden kuşkulanıyorsa, bu anlamlıdır. İş değişikliğinden sonra başlayan veya ağırlaşan olguların da meslekle ilişkili olabileceği düşünülmelidir. İşle ilgili veya işle kötüleşen astım ise, astımı olan bir kişinin, işe başladıktan sonraki herhangi bir zamanda astım yakınma ve bulgularının artmasıdır.

Hava kirleticilerinin gözle görüldüğü veya kokusunun duyulduğu, ya da solunum maskesi kullanmayı gerektiren mesleklerde astım ve KOAH daha sık görülür. Kimyasal duman ve buharlarına, çoğu zaman iş kazası şeklinde yüksek miktarlarda ve tek seferde maruz kalınan bazı durumlarda da astım benzeri şikayetler gelişir ve kalıcı da olabilir.

Solunum ateşi

İşyerlerinde bazı dumanların solunmasından 3-10 saat sonra ortaya çıkan grip benzeri bir durumdur. Ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrıları, kırgınlık, göğüste sıkıntı hissi, öksürük gibi yakınmalar vardır. Genellikle mesai sonrası başlar ve 1-2 günde kendiliğinden düzelir. Çinko, bakır, kadmiyum, manganez, aluminyum oksit dumanları, klima sistemlerinde beklemiş kirli su, küflü mantar, ot, pamuk, kendir, kenevir, tahul tozu ve çeşitli polimer plastiklerin dumanları başlıca nedenleridir. Çoğu zaman tedavi gerektirmeden kendiliğinden düzelen bu tablonun önemi, işyerindeki korunma tedbirlerinin yetersizliğini göstermesi ve düzeltmeler yapılmazsa gelişebilecek kalıcı ve ciddi akciğer hastalıklarının erken habercisi olmasıdır.

Mesleki akciğer kanseri

Mesleğe bağlı kanserler arasında en sık görülenidir. Aluminyum üretimi, asfaltlam, koktan havagazı elde etme, bakır eritme, madencilik, demir çelik üretimi, boyacılık, kok üretimi, nikel arıtma, kaynakçılık gibi meslekler akciğer kanseri açısından yüksek riskli işlerdir. Bu işlerde karşılaşılan kanser nedenleri ise; arsenik, asbest, benzpiren, berilyum, kadmiyum, krom, kömür katranı ve ziftleri, dizel egzoz dumanları, kaynak dumanı, radyasyon, mineral yağlar, nikel, radon, silika, güçlü organik asit dumanları (sülfürik asit içeren) gibi maddelerdir.

Solunum zehirlenmeleri

Genellikle kazalar sonucu zehirli gaz, duman ve buharların aşırı miktarda solunması ile oluşan ve ciddi dramatik sonuçlar doğuran durumlardır. Çoğu zaman çok sayıda kişi birlikte etkilenir. Solunum yetmezliği ve ölüme kadar giden sonuçları olabilir.

Organik çözücülere bağlı beyin ve sinir sistemi hasarları

Çabuk etkileri; uyum bozukluğu, sersemlik, baş dönmesi, sarhoşluk, bilinç bulanıklığı ve kaybı, felç, kasılmalar ve solunum veya kalp durması sonucu ölümdür. Sürekli maruziyetle yavaş gelişen geç etkileri ise baş ağrısı, yorgunluk, uyku bozuklukları, denge bozukluğu, uyuşma, karıncalanma davranış değişiklikleri, unutkanlık, kronik yorgunluk, el ve ayaklarda uyuşma, ağrı, kuvvet kaybı,yürüme güçlüğü gibi belirtilerdir. Bunlardan Hekzan; Ayakkabı, çanta, top imalatı, endüstriyel temizlik ve yağ giderme, boya, mürekkep, tutkal ve vernik çözücü, plastik sektöründe hammadde olarak sık kullanılır. Sinir sisteminde çeşitli hastalıklara neden olmaktadır.

Etkileri başlangıçta sarhoşluk vericidir. Başağrısı, başdönmesi bulantı, uyuşukluk, devamında güçsüzlük, bilinç bulanıklığı ve kaybı, bazen komaya kadar giden sonuçlar doğurur. Sürekli maruziyet ise kol ve bacaklarda kuvvet ve duyu kaybı, kalıcı ve ilerleyici beyin hasarına kadar gidebilir.

Beyin hastalıkları

Kurşun buharları, karbonmonoksit, klorlu çözücüler, iyonlaştırıcı ışınlar, sürekli yüksekte veya maden, sualtı işleri gibi derinde çalışmak ve bazı bakteri ve virüslere mesleki olarak maruz kalmak, beyin hasarına neden olabilir

Mineral asitlere bağlı hastalıklar

Sülfürik, Hidroklorik, Nitrik, Fosforik asitler sanayide metal yüzey temizliği, elektrokaplama, metalurjide cevher zenginleştirme ve arıtma, cevherden uranyum elde etme, demir, çelik üretimi, patlayıcı üretimi gibi işlerde yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Cildde kuruma, yara ve kimyasal yanıklara, gözlerde yanma, sulanma, hapşırma, boğazda yanma, öksürük, solunum sıkıntısı, nefes darlığı, kan tükürme, bronş aşırı duyarlılığı, gastrit, tat alma duyu bozukluğu, çürüme, sarı-kahverengi lekelenmeler, yürüme zorluğu, güçsüzlük ve KOAH gibi birçok hastalığa neden olabilirler

Kurşun

Akü imalatı ve hurdacılığı başta olmak üzere, çeşitli iş kollarında karşılaşılabilir. Kansızlık, böbrek hastalığı, sinir sistemi hastalığı gibi önemli sağlık sorunlarına neden olur

Cilt hastalıkları

Kanser dışındaki cilt hastalıkları, alerji veya tahrişe bağlı olarak gelişir. Mesleki nedenleri çok fazladır. Nikel, krom, epoksi reçinesi, yağlar, kömür katranı, organik çözücüler, organik asitler, çimento ve deterjanlar sadece birkaç örnektir.

Gürültüye bağlı işitme kaybı

Sanayide makineleşmenin artması gürültü düzeyini artırır. Yüksek riskli meslekler madencilik tünelcilik, taş ocakcılığı (patlatma, delme), dökümcülük, presçilik, demir dövme, ağır iş makineleri kullanımı, inşaatçılık ve buna benzer birçok meslektir. Önemli gürültü kaynakları arasında pnömatik darbeli aletler, yüksek hızlı taşlama aletleri, presler, torna, tesviye, testere ve diğer sanayi makineleri, plazma püskürtme tabancalarının kullanımı ve havaalanları sayılabilir. Etkilenme yıllar içinde yavaş gelişir ve 10 yıldan az zaman almaz. Akustik travma ise tek, yüksek düzeyde gürültü sonucu oluşan işitme kaybıdır. Sigara ve solventler başta olmak üzere işyerinde karşılaşılan çeşitli kimyasallar, gürültüye bağlı işitme kaybını artırır.

Titreşim

Tüm vücut titreşimi

Her çeşit ulaşım, sanayi ve inşaat taşıtları gibi titreşen bir yüzeyin üzerinde olmak ya da titreşen bir sanayi makinesinin yakınında çalışmak gibi koşullardaki maruziyettir. Genel halsizlik, yorgunluk, kas güçsüzlüğü, kas ve eklem hastalıkları, dikkat azalması gibi sonuçları vardır.

El-kol titreşimi

Titreşim sağlayan darbeli matkaplar gibi aletlerin elle tutulması ve kullanılmasıyla hissedilen titreşimdir. Beyaz parmak, parmak ve ellerde uyuşma ve karıncalanma, ağrı ve kas güçsüzlüğü, duyu kaybı, el becerilerinde bozulma, elle kavrama yeteneğinin azalması, dirsek ve el bileğinde kireçlenmeler, el bileği hastalıkları gibi sonuçları vardır

İşle ilgili hastalıklar

Yukarıda tarif edildiği gibi, işyeri dışında da kişisel ve çevresel pek çok nedeni olup, iş ortamındaki faktörlere bağlı olarak ağırlaşan hastalıklardır. Hipertansiyon, koroner damar hastalığı, ülser, kronik akciğer hastalıkları, hareket sistemi hastalıkları ve psikolojik hastalıkların iş ortamı koşullarından olumsuz etkilendiği bilinmektedir

Hipertansiyon

İşyerinde kurşun, kadmiyum, karbondisülfür maruziyeti, aşırı fiziksel aktivite, iş stresi ve gürültü, tansiyonu olumsuz etkilemektedir. Özellikle gece saatlerinde trafik ve havaalanı gürültüsüne uzun süre maruz kalanlarda hipertansiyon riskinin arttığı gösterilmiştir. Sürekli gürültüye maruz kalanlarda enfarktüs riski de artar

Koroner Damar Hastalığı

Sadece aşırı iş yükü, psikososyal stres, hareketsizlik, gece mesaisi, gürültü, sıcak, soğuk gibi faktörler değil, işyerindeki çeşitli kimyasallar da koroner damar hastalığı riskini artırmaktadır. Örnek vermek gerekirse; iş ortamı hava kirliliği, pasif sigara içimi, karbon disülfür, karbon monoksit, çözücüler, benzen, trikloretilen, kloroform, metilklorür, organik yanma ürünleri, kurşun, civa, kobalt, arsenik ve antimon sayılabilir.

Ülser

Bilinen nedenlerine ek olarak, iş ortamında aşırı sorumluluk, düzensiz vardiya, iş stresi ve tahriş edici gazlar ülser riskini artırmaktadır

İşle ilgili kas-iskelet sistemi hastalıkları

Aşırı zorlanma, tekrarlanan hareketler, iş temposu, duruş, hareketin şiddeti, soğukta çalışma, basınç, titreşim, iş düzeni gibi faktörler hareket sistemi hastalıklarını kolaylaştırmaktadırlar. Boyun ve sırt ağrıları, el ağrıları gibi kas iskelet hastalıklarının gelişiminde fiziksel ve psikososyal faktörlerin birlikteliği, herbirinin bağımsız etkisinden daha fazla etkilidir. Psikososyal faktörler arasında iş doyumsuzluğu, yoğun iş yükü, monoton çalışma, denetimsizlik, rol belirsizliği, üstler ve çalışma arkadaşlarından yetersiz sosyal destek alma gibi nedenler sayılabilir.

Travma sonrası stres sendromu

Olağan dışı, beklenmedik, genellikle yaşamı tehdit eden, yaralanma ya da ölümle sonuçlanmış, sıklıkla şiddet de içeren ve kişide korku, dehşet ve çaresizlik yaratan bir olay (iş kazası, saldırı vb.) sonrasında sık sık donup kalma, yaşanan bu acı olayı hatırlama ve adeta yeniden yaşama, psikolojik ve sosyal geri çekilme, başta öfke atakları olmak üzere duyguları denetleme güçlüğü gibi bulgularla seyreden psikolojik tablodur. İş kazasından kurtulan ya da çevresinde ağır yaralanmalı, ölümlü iş kazalarına tanık olan çalışanlarda sık görülür.

Tükenmişlik sendromu

Psikolojik ve fiziksel olarak uzun süreli yoğun iş stresi ve aşırı iş yükü sonucunda gelişen tükenme halidir. Yani stresle baş edilememesinin sonucudur. Maslach, tükenmişliği “profesyonel bir kişinin mesleğinin özgün anlamı ve amacından kopması, hizmet verdiği insanlar ile artık gerçekten ilgilenemiyor olması” diye tanımlamıştır. Kişide çalışma güdüsü azalır. Aşırı yorgunluk, sindirim sistemi yakınmaları, kas ve eklem ağrıları, baş ağrısı, çeşitli deri yakınmaları, kalp-dolaşım sistemi yakınmaları, uyku bozuklukları, çabuk sinirlenme, cinsel işlev bozuklukları, özgüvensizlik, toplumdan geri çekilme süreci ve depresyon gibi bulgularla seyreder.

Sonuç

Ülkemizde yüzbinin üzerinde meslek hastalığı yakalamamız gerekirken, Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine yansıyan rakamlar her yıl maalesef birkaç yüzü geçememektedir. Türkiye İstatistik Kurumu, ülkemizde yılda dokuzyüz binin üzerinde meslek hastalığı ve işle ilgili hastalık ve yaralanma olduğunu ifade etmektedir. SGK rakamlarının düşüklüğü biraz da istatistik yöntemi hatasından kaynaklanmaktadır ama yine de meslek hastalıklarımızı tanıma konusunda başarılı olduğumuz söylenemez. Yani, hem çalışanlarımızı meslek hastalıklarından koruyamıyor, hem de meslek hastalıklarını saptayamıyoruz. Toplumun hemen her kesimini derinden etkileyen bu önemli sorunun sosyal ve yasal boyutlarıyla birlikte ele alınıp, çözümlenmesi gerekir.

Korumak, tazmin ve tedavi etmekten daha ucuz ve daha insancıldır”. Meslek hastalıklarını tanımak ve önlemek sosyal devletin ve tüm ilgililerin vicdani bir sorumluluğudur. Çalışanın sağlıklı olma hakkına saygının gereğidir. Tanınmayan meslek hastalığı, haksız kazanç nedenidir, genel sağlık sigortasına ve topluma yüktür. Bildirimi zorunlu olan meslek hastalıkları, yasal tanı almadıkça, meslek hastalığı sayılmazlar.

“Hayret ve tereddüt ediyorum. Acaba, ilaç ve sinameki kokan muayenehane ve eczanelerde oturan bu azametli ve şık görüntülü doktorların burnuna işyerlerindeki pis kokulu şeyleri mi soksam, yoksa onları bu çukurları görmeye mi davet etsem?

Meslek hastalıklarını tanımanın ilk şartı, hastanın mesleğiyle ilgili sorgulamadır. Bu da “Ne iş yapıyorsunuz ?” sorusuyla başlar. İş sağlığı disiplininin babası sayılan İtalyan hekim Bernardino Ramazzini (1633-1714)’nin şu veciz sözleri, bugün maalesef hala geçerliliğini korumaktadır; “Hayret ve tereddüt ediyorum. Acaba, ilaç ve sinameki kokan muayenehane ve eczanelerde oturan bu azametli ve şık görüntülü doktorların burnuna işyerlerindeki pis kokulu şeyleri mi soksam, yoksa onları bu çukurları görmeye mi davet etsem?”

Başlangıçta, cevabı aranması gereken 5 temel soru şunlardır;

  1. Yapılan iş nedir?
  2. Maruz kalınan etken nedir?
  3. Hastalık öyküsü nedir?
  4. İşyerinde başka etkilenenler var mı?
  5. Hastalığı kontrol etmek ya da sınırlamak için ne yapılabilir?

Bilinen bir hastalık, bilinen tedavisine cevap vermiyorsa, beklenenden daha erken yaşlarda ortaya çıkmışsa, sebebi kestirilemiyorsa mesleki bir nedeni olabileceğinden şüphelenilmelidir. Mesleğe başladıktan sonra ortaya çıkan, hafta sonu ve tatillerde düzelen, işe dönünce artan yakınmaların varlığı, iş ilişkisini akla getirmelidir.

OSGB Tasarımı

İlgili Yayınlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Araç çubuğuna atla