İş Sağlığı ve Güvenliği Neden Gereklidir? sorusunun cevabını uzaklarda aramaya gerek yok; İşyerlerinde sadece tedbirlerin alınmış olması, oluşabilecek tehlikeleri ortadan kaldırmaz. Bu önlemlere uyulması, tehlikelerin bilinmesi ve yeniliklerin öğrenilmesi de zorunludur.
İş Sağlığı ve Güvenliği Neden Gereklidir?
İçindekiler
Eğitim sadece bilgi vermek amacıyla olmamalı, öğretilenlere inanılmasının sağlanması ve bunların tatbik edilerek alışkanlık haline gelmesi halinde istenilen başarı sağlanabilir.
Rakamlarla İş Sağlığı ve Güvenliği
İş Sağlığı ve Güvenliğinin gerekliliğini anlamak için şu verilere bakmak yeterli olacaktır ; Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre, dünyada 1,3 milyarı kadın olmak üzere 3,5 milyar civarında iş gücü bulunuyor. Her gün yaşanan yaklaşık 1,5 milyon iş kazası, dünya genelindeki toplam gayrisafi hâsılanın yüzde 5’ini alıp götürüyor. İş kazası ve meslek hastalıkları sonucu her yıl 2,5 milyon insan, maalesef hayatını kaybediyor, çok daha fazla insan ise iş göremez hale geliyor.
Türkiye’de her gün 200’ün üzerinde iş kazası meydana geliyor. Bu kazalarda ne yazık ki, en az 5 kişi hayatını kaybediyor, en az 10 kişi sürekli iş göremez hale geliyor.
Sadece bu rakamlar dahi, çalışma hayatında yapılacak bir iyileştirmenin, insanlık adına önemini ortaya koyuyor. Sağlıklı ve güvenli iş yerlerinin oluşması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilmesi için, bu yönde bir kültür oluşturmalı ve tüm topluma yaygınlaştırmalıyız. Bu konuda, işverenlerin yanı sıra çalışanlara da büyük sorumluluk düşüyor. Çalışanlarımızın iş sağlığı ve güvenliği konusundaki haklarına sahip çıkmaları, bu hakların takipçisi olmaları gerekiyor.
KOBİ’lerde İş Sağlığı ve Güvenliği
Türkiye’deki işyerlerinin %99’u 250’nin altında çalışan istihdam eden KOBİ’lerden oluşmakta, çalışanların %84’ü bu işyerlerinde istihdam edilmektedir. Asıl dikkat çekici olan durum ise iş kazalarının %80’inin yine KOBİ’lerde meydana geliyor olmasıdır. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere ülkemizde büyük-küçük işletme, kamu veya özel sektör ayırımı gözetmeksizin tüm çalışanları kapsayacak bir düzenleme zorunlu hale gelmiştir.
Çalışma hayatında olumlu etkilerini her geçen gün daha fazla gösterecek böyle bir kanunun hayata geçirilmiş olması geç kalınmış olsa bile önemlidir. Ancak kanun ne kadar iyi olursa olsun, kanunun amacına ulaşması ancak ilgili bütün paydaşlarca benimsenmesi ve uygulamaya geçirilmesi ile mümkün olacaktır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kültürü Oluşturmak
İş dünyasının da, iş güvenliği meselesini, uyulması gereken bir mecburiyetten ziyade, çalışanların sağlığını ve güvenliğini destekleyen, verimi ve kaliteyi artıran bir araç olarak görmesi gerektiğine inanıyorum. Sağlıklı ve güvenli iş yerlerinin oluşması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilmesi için, bu yönde bir kültür oluşturmalı ve tüm topluma yaygınlaştırmalıyız. Bu konuda, işverenlerimizin yanı sıra çalışanlarımız da büyük sorumluluk düşüyor.
İşe İade Davalarında Hukuki Süreç
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası hem çalışanlara, hem de işverene önemli görevler yüklemektedir. Bu bölümden güncel İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili tüm yasal gelişmeleri takip edebileceksiniz. Emeği geçen arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Neden İş Sağlığı ve Güvenliği
İş sağlığı ve güvenliğini sağlamak hem insani bir zorunluluk, hem de yasal bir yükümlülüktür. İş sağlığı ve güvenliğini sağlayarak iş kazalarını önlemek, oluşan kayıpları ödemekten daha kolay ve daha insancıl bir yaklaşımdır. Güvenli çalışma koşulları sağlamakla, çalışanların güvenle yaşamasını, sağlığını ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin geleceğini korumak mümkündür. İşletmelerin iş kazalarından doğan kayıplarını azaltmak, üretimin kesintisiz olarak sürmesini sağlamak, işgücü veriminde ve toplam verimdeki artışlarla ülke kalkınmasına yardımcı olmak sadece işverenin değil, ülkemizin yararınadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye İlişkisi
Dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde bu konuda gözlenen olumlu gelişmeler iş kazalarının azaltılabileceğini göstermektedir. Bunun sağlanabilmesi ve iş kazalarının neden olduğu maddi ve manevi kayıpların azaltılabilmesi için iş sağlığı ve güvenliğine yönelik çalışmalara gereken önemin verilmesi zorunludur. İş güvenliğini sağlama amacına, bilimsel araştırmaya dayalı planlı çalışmalar sonucunda geliştirilen güvenlik önlemleri ile ulaşılabileceği unutulmamalıdır.
İş Sağlığı ve Güvenliği için yapılan her türlü harcamanın, sürekli yararlar sağlayan bir yatırım olarak görülmesi gerekir. Uzun yıllar boyunca yapılan bilimsel çalışmalar, iş kazaları sonucu oluşan kayıpların, iş güvenliğini sağlamaya yönelik güvenlik önlemleri için yapılacak harcamalardan çok daha fazla olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Elbette, iş kazaları sonucu yitirilen insan yaşamlarının değerini ölçmek ve hiç bir maddi değerle karşılaştırmak olanaklı değildir. Üretimin de tüm çabaların da amacı, insanın mutluluğu olmalıdır.
Korumak Tedavi Etmekten Daha Ucuzdur
Ülkemizde yüzbinin üzerinde meslek hastalığı yakalamamız gerekirken, Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine yansıyan rakamlar her yıl maalesef birkaç yüzü geçememektedir. Türkiye İstatistik Kurumu, ülkemizde yılda dokuzyüz binin üzerinde meslek hastalığı ve işle ilgili hastalık ve yaralanma olduğunu ifade etmektedir. SGK rakamlarının düşüklüğü biraz da istatistik yöntemi hatasından kaynaklanmaktadır ama yine de meslek hastalıklarımızı tanıma konusunda başarılı olduğumuz söylenemez. Yani, hem çalışanlarımızı meslek hastalıklarından koruyamıyor, hem de meslek hastalıklarını saptayamıyoruz.
Toplumun hemen her kesimini derinden etkileyen bu önemli sorunun sosyal ve yasal boyutlarıyla birlikte ele alınıp, çözümlenmesi gerekir. Meslek hastalıklarını tanımak ve önlemek sosyal devletin ve tüm ilgililerin vicdani bir sorumluluğudur. Çalışanın sağlıklı olma hakkına saygının gereğidir. Tanınmayan meslek hastalığı, haksız kazanç nedenidir, genel sağlık sigortasına ve topluma yüktür. Bildirimi zorunlu olan meslek hastalıkları, yasal tanı almadıkça, meslek hastalığı sayılmazlar.
Meslek hastalıklarını tanımanın ilk şartı, hastanın mesleğiyle ilgili sorgulamadır. Bu da “Ne iş yapıyorsunuz ?” sorusuyla başlar. İş sağlığı disiplininin babası sayılan İtalyan hekim Bernardino Ramazzini (1633-1714)’nin şu veciz sözleri, bugün maalesef hala geçerliliğini korumaktadır; “Hayret ve tereddüt ediyorum. Acaba, ilaç ve sinameki kokan muayenehane ve eczanelerde oturan bu azametli ve şık görüntülü doktorların burnuna işyerlerindeki pis kokulu şeyleri mi soksam, yoksa onları bu çukurları görmeye mi davet etsem?”
İş Güvenliği Hayatımızın Bir Parçası Olsun
Aslında sadece işyerimizde değil, hayatın her alanında güvenlik anlayışımızın geliştirilmesine dair kültürümüzden çok güzel örnekler bulmak mümkündür. Tehlikeli hızla çalışmanın, acele etmenin, kestirmeden gitmenin iyi bir şey olmadığını atasözümüz ne güzel ifade eder; “Acele giden, ecele gider”. Yapılacak olan işi yeteri kadar öğrenmeden, bilmeden işe başlamak, üstelik sormaktan çekinmek, utanmak bir başka hatalı davranış örneğidir. Kültürümüzde bunun da veciz bir karşılığı var; “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp”. İşyeri temizliğine özen göstermemek de önemli davranış kusurlarından biridir. Oysa temizlik, kalite ve verimliliğin olduğu kadar, iş güvenliğinin de göstergesidir.
Aklın, bilimin ve yasanın emrettiği güvenlik önlemlerini ihmal etmek, iş kazalarında sık karşılaşılan bir başka güvensiz davranıştır. Oysa, “Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a emanet et” atasözümüzü bilmeyenimiz yoktur. İş ortamında “Bana bir şey olmaz..” demeden önce, çok iyi düşünmek gerekir. Her mesaiFazla mesai; 4857 sayılı İş Kanununa göre, haftalık 45 saati aşan çalışmaları ifade etmektedir. Denkleştirme esasının uygulandığı haller... başlangıcında, o gün yapacağımız işleri kısaca kafamızda planlayıp, bu planı uygulamanın bile iş güvenliği açısından koruyucu bir değeri vardır
Yazının tüm hakları www.nedenisguvenligi.com‘a aittir. Telif hakları kanunu gereğince kopyalanamaz ve/veya farklı bir yerde kullanılamaz. Ancak alıntı yapıldığında link ve adres verilmek zorundadır.