Mesleki Akciğer Hastalıkları, silikoz, kömür işçisi pnömokonyozu, asbest, mesleki astım, kaynakçı akciğeri, mesleki kronik akciğer hastalıklarıdır.
Çalışma ortamında olabilecek her türlü zararlı ajanın ilk etkileyeceği sistemlerin başında solunum sistemi gelmektedir. Bu nedenle mesleki akciğer hastalıkları (MAH) iş sağlığı ve güvenliğinde birincil korunma önlemlerinin en önemli olduğu meslek hastalıkları grubudur.
Mesleki Akciğer Hastalıkları
- Silikoz ve Siliko Tüberkilozuna Bağlı Hastalıklar
- Kömür İşçisi Pnömokonyozu
- Pnömokonyoza Bağlı Hastalıklar
- Asbestin Neden Olduğu Hastalıklar
- Kaynakçı Akciğeri
- Sentetik Liflere Bağlı Hastalıklar
- Sideroza Bağlı Hastalıklar
- Metaller ve Kobalt’a Bağlı Akciğer Hastalıkları
- Mesleki Astım
- Mesleki Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı
- Alüminyuma Bağlı Akciğer Hastalıkları
- Toksit İnhalasyon Hasarları
Mesleki Akciğer Hastalıkları Maruziyeti
Solunum sistemi, geniş yüzey alanı ve atmosferle direkt bağlantısı nedeniyle, inhalasyon yolu ile karşılaşılan ajanların vücuda alınmasındaki en etkin yoldur. İnhalasyonla alınan maddelerin bir kısmı doğrudan solunum sistemini etkilerken, bazıları sistemik etkilere de neden olur. Şehirde yaşayan kişilerde günde en az 2 mg tozun inhale edildiği ve hava yollarına ulaştığı, tozlu işlerde çalışanlarda ise bu miktarın 10-100 kat daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Solunumla alınan maddelerin solunum sistemindeki etkisi bu maddelerin tipine, yoğunluğuna bağlı olduğu gibi akciğerin farklı bölümlerinin özelliklerine bağlı olarak da değişiklik gösterir.
Solunum sisteminin karşılaştığı maddeler genel olarak normal ısı ve basınç koşullarında ortama saçılabilen gaz, sıvı ve katı formlardaki tüm kirleticilerdir. Sıvı ve katı formundaki partiküller havada veya sudaki dağılım durumlarına göre sırası ile aerosol veya hidrosol isimlerini de alırlar. Değişik iş ortamlarında bu ajanlardan etkilenme söz konusu olabilir.
Gazlar ve buharlar: Yoğunluklarına ve akışkanlıklarına bağlı olarak, ortama saçıldıklarında havadan ayırt edilemeyen maddeleri tanımlar. Pratik olarak gaz ve buhar birbirinden ayırt edilemez ancak buhar katı veya sıvı bir maddenin ısıyla gaz formuna dönüşmüş halidir. Suda çözünebilirliklerine ve yoğunluklarına göre solunum sisteminde değişik patolojilere yol açarlar.
Aerosoller: Sıvı veya katı partiküllerin havaya saçılması halidir. Kaynaklandığı maddelerin özelliklerine göre havada dağılımları değişik seviyelerde olabilir. Çapı-büyüklüğü, ortamdaki hacmi, şekli, dansitesi, aerodinamik özellikleri havadaki dağılım hareketlerini ve dolayısıyla çevre ve sağlık üzerindeki etkilerini belirler.
Partiküller: Çap ve uzunlukları eşit olan mineral ve maddelerdir. Maruziyet yoğunlukları, süreleri ve büyüklükleri solunum sisteminde hastalık oluşumunda ve oluşan patolojinin tipinde belirleyicidir. Büyüklükleri 10 mikrondan fazla olan partiküller burun dahil olmak üzere üst solunum yollarında tutulurlar; 5-10 mikron arasında olan partiküller üst ve alt solunum yollarına, 0.1-5 mikron arasında olanlar ise alt solunum yolları ve parenkime ulaşırlar.
Lifler: Uzunluğu çapının 3 katından fazla olan minerallerdir. Başlıca lifsel mineraller asbest, erionit- zeolit ve yapay liflerdir (Man Made Fiber-MMF). Lifsel minerallere maruziyet mesleki ve çevresel olabilir.
Gazlar: Suda çözünürlüklerine bağlı olarak üst solunum yolları, alt solunum yolları ve parenkimal hasara yol açarlar. Her türlü kimyasal maddenin gaz ve buharı maruziyet süresi ve yoğunluğuna bağlı olmak üzere değişik derecelerde hasara yol açabilir. Amonyak ve kükürt dioksit gibi suda çözünen gazlar inhale edildiklerinde yeterli suyla temasın olduğu ilk bölgelerde (burun, orofarenks, üst solunum yolları) etkilerini gösterirler. Bu nedenle çoğunlukla üst solunum yollarında patoloji oluştururlar. Azot dioksit ve fosgen gibi suda çözünmeyen gazlar ise üst solunum yollarını geçerek alt solunum yolları ve parenkimde etki gösterirler.
Organik maddeler: Genellikle havadaki yoğunluklarına bağlı olarak ancak, bazı durumlarda yoğunluklarına bağlı olmadan da solunum sisteminde değişik seviyelerde etki gösterirler. Antijenik özellikteki bu maddeler atopisi olmayan kişilerde maruziyet süresi ve yoğunluğuna bağlı olarak değişik derecelerde akut ve kronik hipersensitivite pnömonisine yol açarlar.
Mesleki Akciğer Hastalıkları Etkileri
Etkilenilen maddelere bağlı olarak ortaya çıkan solunumsal yanıtın en sık görülen tipleri; irritan, fibrotik, allerjik, enfeksiyöz, kanserojen olabildiği gibi sistemik de olabilir.
İrritan yanıt: Nonspesifik doku inflamasyonu veya destrüksiyonu ve bunun sonucunda solunumsal ve/veya sistemik yanıttır. Absorbe edilmeyen yoğun irritanlara maruziyette sadece solunumsal yanıt görülürken, hidrojen sülfit gibi akciğerler yoluyla çabuk absorbe edilen maddelere maruziyette sistemik reaksiyon daha ön plandadır. Sık maruz kalınan solunumsal irritanların başında klor, flor, kükürt dioksit, fosgen, azot oksit gibi gazlar, asit veya alkali dumanları, kadmiyum, çinko klorit, vanadyum gibi metallerin duman ve buharları gelmektedir.
Fibrotik yanıt: Birçok maruziyet pnömokonyozlar başta olmak üzere akciğerlerde fibrotik doku reaksiyonuna yol açar. Serbest kristal silika maruziyeti ile silikoz, asbest maruziyeti ile asbestoz oluşması bu reaksiyona örnek patolojilerdir.
Allerjik yanıt : Belli bir duyarlanma dönemi sonrası ortaya çıkar. Allerjene maruziyet antikor oluşumuyla sonuçlanır. Daha sonraki karşılaşmalarda bu duyarlanma sonucu antijen-antikor reaksiyonu ile bireyde immün bir yanıt oluşur. Bu yanıt tekrarlanan karşılaşmalardan hemen sonra olabileceği gibi geç bir yanıt şeklinde de ortaya çıkabilir. Solunum sistemindeki akut allerjik reaksiyonun sistemik etkileri ön planda ise anaflaksik şok gelişir. Kronik tekrarlayan maruziyetlerdeki reaksiyonlar ise hava yollarında astım, parenkimal alanda ekstrensek allerjik alveolit şeklinde görülür.
İnfeksiyöz yanıt : Tüberküloz, antraks, ornitoz, bruselloz, histoplazmoz ve lejyoner hastalığı sayılabilir.
Kanserojenik yanıt : Maruziyetin başlaması ile hastalığın ortaya çıkması arasında geçen süre 10-40 yıl gibi çok uzun olduğundan mesleksel kanserojenlerin bu yanıttaki rolünü saptamak oldukça zordur. Mesleksel kanserojen olduğu gösterilmiş olan ajanların başında arsenik ve bileşikleri, kromatlar, silika, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, nikel bileşikleri, asbest lifleri, radyoaktif partiküller gelmektedir.
Sistemik yanıt : Solunum sistemi mesleksel maruziyetlerde sadece hedef organ değil aynı zamanda değişik maddelerin sistemik dolaşıma katılmasını sağlayan bir yoldur. Metal-organik-polimer dumanlarına bağlı ateşle seyreden reaksiyonlar buna en iyi örneklerdir.
İş Güvenliği Samimiyet Testi
Bu süreli bir testtir. Soru başına 60 saniye verilir. Hazırsanız başlayalım!
İşin yapılışı sırasında, çeşitli sebeplerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek şartlardan korunmak amacıyla yapılan sistemli ve planlı çalışmalara İş Sağlığı ve Güvenliği denir.
Zorunluluk-Emredici/Mutlak uyulması gerekliliğini ifade eden güvenlik işaretlerinin rengi MAVİ dir.
Doğru... Ayrıca, üçgen biçiminde SARI renk işaretler UYARI İŞARETLERİ, daire biçiminde KIRMIZI renk işaretler YASAKLAYICI İŞARETLERİ, YEŞİL ise, İLK YARDIM VE ACİL ÇIKIŞ işaretlerini ifade eder.
95 Db.'e kadar kulak koruyucuların takılması zorunlu değildir.
85 dB ve üzerinde kulak koruyucu takmak zorunludur. Unutmayın, Gürültüye bağlı işitme kaybı zor fark edilir, kalıcıdır ve tedavisi mümkün değildir…
Fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik haline Sağlık denir.
Aşağıda izlediğiniz video insan psikolojisinin en derin yarası MOBBİNG tanımına girer.
Türkçe karşılık olarak işyerinde psikolojik taciz, işyerinde psikolojik-terör, işyerinde psikolojik-şiddet, işyerinde duygusal taciz, işyerinde moral taciz, işyerinde manevi taciz, duygusal şiddet, işyerinde zorbalık, yıldırma ve işyerinde yıldırmaya yönelik psikolojik saldırı anlamlarına da gelir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4857 Sayılı İş Kanunu'dur.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 6331 Sayılı Kanun'dur. 4857 Sayılı Kanun İŞ KANUNU'dur.
Kusurlu durumların ortadan kaldırılmasında öncelikli tercihimiz her zaman Kişisel Koruyucu Donanım kullanmaktır.
Öncelikli tercihimiz her zaman riskin kaynağında yok edilmesi ya da izole edilmesidir. KKD en son tercihimiz olmalıdır.
Çalışanın kaygan bir zeminde kayıp düşme İHTİMALİNE TEHLİKE denir?
TEHLİKE nin tanımı; İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyelidir. RİSK ise; Tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç meydana gelme ihtimalidir. Dolayısıyla Çalışanın kaygan bir zeminde kayıp düşme İHTİMALİNE RİSK denir.
VİDEO: Yangını söndürürken rüzgarı önümüze alarak söndürmeliyiz.
Yangını söndürürken MUTLAKA rüzgarı ARKAMIZA alarak söndürmeliyiz...
Videoda izlediğimiz bu olay bir kaza anıdır...
Hasara neden olabilecek ama neden olmamış bir olay için kullanılan terim RAMAK KALA / KAZAYA RAMAK KALA olayıdır. Dolayısıyla videoda yaşanan olay kazaya neden olmamış, ancak tedbir alınmazsa kazanın kaçınılmaz olduğunu anlatan RAMAK KALA olayıdır.
Bir yangının çıkması için; yanıcı madde, oksijen ve ısının birlikte olması yeterlidir.
Doğru
VİDEO: Hasta yada yaralı kişiye, hastalanması yada yaralanmasından hemen sonra doktor gelinceye kadar hayatını kurtarmak için zamanında ve yerinde yapılan müdahaleye İlk yardım denir.
Sonuçlarınızı paylaşın:
Sonucu görmek için giriş yapmalısınız
Klinik Değerlendirme
İnhale edilen maddelere solunum sisteminin vereceği klinik yanıt maruziyet yoğunluğuna ve süresine bağlı olarak değişir. Klinik olarak iki tip yanıttan söz edilebilir:
Akut etkiler
Yüksek düzeyde, yoğun maruziyetlerden dakikalar, saatler, nadiren de günler sonra ortaya çıkar. Üst solunum yolu irritasyonu, öksürük, bronkospazm, pulmoner ödem, akut hipersensitivite pnömonileri, solunum ateşi (metal, polimer, organik maddelerin dumanına bağlı), KOAH ve astım alevlenmeleri ve solunumsal infeksiyonlar gibi yanıtlardır.
Kronik etkiler
Tekrarlayan düşük, orta düzeyde bazen de yüksek düzeydeki maruziyetlerden aylar yıllar sonra, hatta bazen kişi o işten ayrıldıktan sonra ortaya çıkan solunumsal yanıttır. Bu patolojilerin başlıcaları astım, kronik bronşit, amfizem, KOAH, kronik hipersensitivite pnömonileri, pnömokonyozlar, akciğer ve plevra maligniteleri ve solunumsal infeksiyonlardır.
Süre bağımlı bu klinik tablolar solunumsal anatomik lokalizasyon ve buradaki etki şekline bağlı reaksiyonlar şeklinde aşağıdadır;
Seviye | Mekanizma | Örnek |
Hava yolları | İrritasyon-hasar | Bronş aşırı duyarlılığı, trakeobronşit, bronşit, RADS,
bronşiyolitis obltierans |
İmmunolojik | Astım (IgE aracılıklı-nonIgE) | |
Karsinojen | Bronş kanseri | |
Parenkim | İrritasyon/fibrozis | İnert nodüller-kömür Nodüler fibroz-silika
Diffüz fibroz-asbest |
İmmünolojik | Hipersensitivite pnömonileri | |
İnfeksiyöz | Tüberküloz | |
Direkt | İnhalasyon ateşleri-kimyasal pnömoniler | |
Plevra | İrritasyon/fibrosis | Plevral kalınlaşma, plaklar, kalsifikasyonlar |
Karsinojen | Mezotelyoma |
Tanı
MAH’na yaklaşımda başta anamnez, klinik bulgular olmak üzere akciğer grafisi, SFT ve gerektiğinde her türlü ileri tetkik ile olası tanıya ulaşmak mümkündür. Maruziyet özenle sorgulanmaz ise tablonun meslek dışı solunumsal hastalık kategorisinde değerlendirilme olasılığı çok yüksektir.
Meslek öyküsü
İyi bir meslek ve bu mesleğin yürütümü sırasında karşılaşılan ajanlarının öyküsü alınamazsa meslek hastalığı tanısını koymak oldukça zordur. Çoğunlukla yıllarca süren birden fazla ajana maruziyet söz konusudur. İş anamnezi alınırken kişinin yaptığı işle ilgili maruziyetlerin sorgulanmasının yanı sıra bulunduğu ortamda yapılan diğer işlerden ortaya çıkan maruziyetleri de içeren ayrıntılı iş akış şemasının çıkarılmalıdır. Karşılaşılan ajanların etkileri ve yan etkileri konusunda gereğinde iş yerinden temin edilecek madde güvenlik bilgi formları da yardımcı olur.
Semptom ve bulgular
Bazı özel durumlar hariç, semptomlar genellikle nonspesifiktir. Değişik maruziyetlere bağlı akut solunumsal yanıtta özellikle öksürük ve nefes darlığı semptomları ön plandadır. Kronik solunumsal yanıtlardan biri olan astımda semptomların işle ilgisinin iyi sorgulanması oldukça özel bilgiler sağlar. Pnömokonyoz dahil diğer patolojilerde genellikle semptomlar ortaya çıktığında patoloji çoktan ciddi progresyon göstermiştir.
Fizik Muayene
Obstrüktif hastalıklarda yol gösterici olabilir. Astım ve KOAH’da semptomatik dönemde ronküsler duyulabilir. Restriktif hastalıklarda özellikle de asbestozda erken dönemde bazallerde inspirasyon sonu ince rallerin duyulması, çomak parmak değerli bulgulardır. Ancak semptomlarda olduğu gibi çok spesifik değildir.
Tanısal Testler
Tanı ve takipte iki tetkik oldukça değerlidir; SFT ve akciğer grafisi. Obstrüktif akciğer hastalıklarında basit spirometrik inceleme, reverzibilite, bronş provokasyon testleri, PEF-metre takipleri özellikle önemlidir. Parenkimal etklilenmenin değerlendirileceği pnömokonyoz, hipersensitivite pnömonilerinde ise radyolojik inceleme ön plana geçer.
Ayırıcı Tanı
Mesleksel olmayan tüm solunum sistemi hastalıkları düşünülmelidir. İyi bir maruziyet anamnezi alınmazsa klinik, radyolojik, fonksiyonel incelemeler ile mesleksel olmayan solunumsal patolojilerden ayırt edilmesi oldukça zordur; bazen invaziv girişim gerektirir, bazen de buna rağmen sonuç alınmayabilir. Örneğin interstisyel görünümle karşımıza çıkan bir olguda, eğer silika maruziyeti sorgulanmamışsa, silikoz tanısının konulması için torakotomiye bile başvurulması mümkündür. Bu nedenle MAH’nın etyolojik bir tanımlama olduğu gerçeğinin bilinmesi gerekir.
Tedavi
Tedavinin esasını patolojinin tipine, evresine, yaygınlığına bağlı olmak üzere maruziyetin azaltılması veya sonlandırılması oluşturur. Örneğin mesleki astımda tam bir maruziyet sonlanması yapılmamışsa inhale ya da sistemik steroidler, kısa-uzun etkili beta-2 agonistler hatta lökotrien antagonistleri veya anti IgE tedavilerinin hiçbir faydası olmayacaktır.
Komplikasyonlar
Parenkimal tutulumla karakterize patolojilerde özellikle de silikozda tüberküloz başta olmak üzere fırsatçı enfeksiyonlar, pnömotoraks vb. komplikasyonlar sıktır. Erken tanı konulamayan tüm MAH’nda pulmoner hipertansiyon, buna bağlı kor pulmonale ve solunum yetmezliği kaçınılmaz geç komplikasyonlardır.
Prognoz
Prognoz tamamen erken tanı, maruziyetin azaltılması veya sonlandırılmasına bağlıdır. İlk tanı konulduğunda kalıcı fonksiyonel etkilenme derecesi ne kadar az ise yaşam kalitesi ve süresinin etkilenme derecesi de o kadar az olacaktır.
Duyarlılık
Sigara içenler, atopisi ve altta yatan akciğer hastalığı olanlar, solunumsal maruziyetlerden daha çok zararlanırlar. Bu nedenle işe giriş muayenelerinin amaca uygun şekilde yapılması oldukça önemlidir.
Hasta Bilgilendirme
MAH düşünülen olgularda tanının yasallaşması sürecinin başlatılması gerekir. Bunun için kişi meslek hastalığı yasal tanı koyma yetkisi olan merkezlere yönlendirilmelidir. Ön tanının kesinleşmesi halinde ise meslek hastalıkları havuzuna dahil edilmesi sağlanmış olur.
İSG Karikatürleri
Evet için sağa, hayır için sola kaydırın.
Sonuçlar
Önleme
Önlenebilir hastalıkların başında MAH gelmektedir. Daha iş yeri kurulurken gerekli mühendislik önlemlerin alınması, ortamda gaz ve tozlar gibi zararlıların olmaması MAH’nın oluşumunu engelleyici birincil korunma yöntemidir. Bu nedenle her işyerine çalışma ruhsatı verilirken bu yönde bir incelemenin de rutine sokulması sorunu kökten çözümlemiş (ya da asgari düzeye indirmiş) olacaktır. İşyeri ortam gözetimi yapılmalıdır. İşyeri ortam ölçümleri ve çalışanların kişisel maruziyet ölçümleri yapılarak risk değerlendirmesi yapılmalıdır. İşyerinde gerekli teknik ve mühendislik önlemleri alınmalıdır.
İşe girerken ve işin yürütümü sırasında belli aralıklarla kişinin karşılaştığı solunum ajanlarının etkilerine karşı belli kontrollerden geçirilmesi gerekir. Bunun için karşılaşılan maddelerin tipinin bilinmesi gerekir. Örneğin parenkimal birikim olabilecek pnömokonyoz yapıcı işlerde belli aralıklarla ILO standartlarında radyolojik inceleme esastır. Özellikle ILO tarafından standardize edilmiş olan yöntemle en az 35cm.X35cm. büyüklüğünde ve en az kalite 1 veya kalite 2 Posterio-Anterior(PA) akciğer grafilerinin, ILO tarafından tanımlanan şekilde değerlendirilmesi halinde mesleksel maruziyetlere bağlı parenkimal ve plevral etkilenme bulguları erkenden saptanabilir. Mikro film incelemesinin mesleksel patolojileri değerlendirmede hiçbir önemi yoktur. Dijital ve komputurize Radyografi (DR ve CR) yöntemleri daha kolay, pratik ve maliyeti düşük yöntemlerdir. ILO tarafından standardize edilme çalışmaları sürdürülmektedir. Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve bunun değişik modifikasyonları ise ancak kliniklerde ileri inceleme için başvurulması gereken yöntemleridir.
Nonspesifik tozlara bağlı maruziyetlerde ise klinik ve fonksiyonel inceleme daha uygundur. Çalışma ortamında değişik seviyelerdeki maruziyetin yoğunluğuna bağlı oluşabilecek hava yolları ve kısmen de parenkimal etkilenme basit spirometrik inceleme ile izlenebilir. Zorlu vital kapasite(FVC) ve zorlu ekspiratuar volümün 1.saniyesinin(FEV1) takibi değerli bilgiler verir. Bazı koşullarda PEF-metre takibi de yapılabilir. Özellikle mesleksel astım şüphesinde PEF-metre yöntemi tanıya oldukça değerli katkılar sağlayabilir.