Yeni asgari ücret, Türkiye’de uzun süredir tartışılan geçim krizinde kritik bir eşiği daha görünür kıldı. Hükümet ve işveren temsilcilerinin oylarıyla belirlenen 2026 yılı net asgari ücreti 28 bin 75 lira olarak açıklanırken, ücret daha açıklandığı anda açlık sınırının altında kaldı.
Asgari ücretliler bu tutarı fiilen Ocak ayının sonunda alacak. Yeni asgari ücretin temel ihtiyaçları karşılama kapasitesi hem hane bütçeleri hem de gelir dağılımı açısından yeni bir kırılma noktasına işaret ediyor.
Sendikalardan tepki
Yeni asgari ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun üçüncü toplantısı sonrası belli oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndaki toplantıya hükümet ve işveren heyetleri katılırken, komisyonda işçi kesimini temsil eden Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) daha önce yapılan ilk iki toplantıda olduğu gibi üçüncü toplantıya da katılmadı.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, açıklanan rakama tepki göstererek, “Bugünkü rakamı gördükten sonra ne kadar haklı olduğumuzu anladık. Bu rakamı ne biz kabul ederiz ne de asgari ücretli çalışan” dedi. Ancak Türk-İş, buna karşı bir eylem planı açıklamadı. DİSK asgari ücretin yeniden ele alınması ve işçilere örgütlenme çağrısı yaparken TKP ve Emek Partisi ise eylem planlarını duyurdu.
Açlık sınırı ile makas açılıyor
Türk-İş’in Kasım 2025 araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin yalnızca sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması 29 bin 828 lira.
Bu karşılaştırma, yeni asgari ücretin açlık sınırının 1 bin 753 lira altında kaldığını gösteriyor. Ücret, daha ilk aydan yalnızca zorunlu gıda harcamasını dahi karşılayamaz durumdayken, barınma, enerji, ulaşım ve sağlık gibi diğer zorunlu kalemler için hane bütçesinde daha baştan açık oluşuyor.

Asgari ücret ile çalışanlar temel beslenme giderlerini karşılamakta zorlanıyorFotoğraf: Diego Cupolo/NurPhoto/picture alliance
Önceki yıllarda asgari ücret, yılın başında kısa süreli de olsa açlık sınırının üzerine çıkabiliyordu. Geçen yıl yapılan artış ise asgari ücretlinin yalnızca Ocak ayında açlık sınırının üzerinde kalmasına yetmişti.
Ücret, yasal tanımıyla örtüşüyor mu?
Mevzuata göre asgari ücret; işçilerin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek en düşük ücret olarak tanımlanıyor. Ancak güncel veriler, bu tanımla fiili durum arasındaki kopuşun derinleştiğini ortaya koyuyor.
Kirayı kağıt üzerinde karşılıyor
Barınma verileri bu kopuşu özellikle görünür kılıyor. Gayrimenkul değerleme platformu Endeksa’nın verilerine göre Aralık ayında Türkiye genelinde ortalama kira 25 bin 82 lira. Bu rakam, yeni asgari ücretle kıyaslandığında ücretin ortalama kirayı kâğıt üzerinde karşılayabildiğini, ancak kira ödendikten sonra elde kalan tutarın 2 bin 993 liraya düştüğünü ortaya koyuyor. Gıda harcamasının tek başına 29 bin 828 liraya çıktığı bir tabloda, kira sonrası elde kalan bu tutar, temel ihtiyaçların birlikte karşılanmasının fiilen mümkün olmadığını gösteriyor.

Türkiye’de Mayıs ayında kiranın 26 bin 850 liraya çıkması öngörülüyor, bu da asgari ücretli bir kişinin kirayı ödedikten sonra elinde çok az para kalacağına işaret ediyorFotoğraf: DHA
Endeksa’nın tahminleri, kira baskısının 2026 boyunca süreceğine işaret ediyor. Aynı platformun verilerine göre Türkiye’de ortalama kiranın Şubat ayında 25 bin 736 liraya, Mayıs ayında ise 26 bin 850 liraya çıkması öngörülüyor. Bu projeksiyon gerçekleştiğinde, asgari ücretin kira karşısındaki “kalan payı” daha da daralacak; asgari ücretlinin kira ödemesinden sonra elinde kalacak tutar Şubat’ta 2 bin 339 liraya, Mayıs’ta ise 1 bin 225 liraya düşecek.
Bekar bir çalışan için bile yetmiyor
Türk-İş’in Kasım 2025 verilerine göre bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 38 bin 752 lira olarak hesaplanıyor. Yeni net asgari ücret olan 28 bin 75 lira, bu maliyetin 10 bin 677 lira altında kalıyor.
Bu fark, asgari ücretin yalnızca aileler için değil, tek başına yaşayan bir çalışan için bile yeterli olmadığını ortaya koyuyor. Ücret, bireysel düzeyde dahi “asgari yaşam” koşullarını sağlayamazken, özellikle tek gelire dayanan hanelerde geçim baskısı daha da ağırlaşıyor.
Yoksulluk sınırı asgari ücretin dört katına yaklaştı
Türk-İş’e göre Kasım 2025 itibariyle dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 97 bin 159 lira. Birleşik Kamu-İş’in verileri de benzer bir tabloya işaret ediyor; konfederasyona göre yoksulluk sınırı 93 bin 697 lira seviyesinde.
Yeni asgari ücretle birlikte, dört kişinin tamamının net asgari ücret aldığı bir hanede toplam gelir 112 bin 300 lira seviyesine ulaşıyor; ancak bu tablo, yoksulluk sınırının her ay yeniden güncellenen bir gösterge olması ve 2026 boyunca kira, gıda ve enerji kalemlerindeki artışın sürmesi nedeniyle kalıcı bir iyileşmeye işaret etmiyor.

Türkiye’de yaklaşık 16,1 milyon ücretli işçinin 8,8 milyonu, asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında gelir elde ediyorFotoğraf: Liu Lei/Xinhua/IMAGO
Üstelik Türkiye’de hanelerin önemli bir bölümü tek gelirle geçiniyor ve tek asgari ücretli bir hanede yoksulluk sınırıyla gelir arasındaki mesafe çok daha belirgin biçimde korunuyor. Geçim baskısının derinleştiği bu tabloda, çocukların eğitime devamı da doğrudan etkileniyor; resmi ve sendikal veriler, artan yoksullukla birlikte çocuk işçiliğinin yaygınlaştığını, özellikle düşük gelirli hanelerde çocukların eğitimin dışına itilerek çalışmak zorunda kaldığını ortaya koyuyor. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı bir ortamda, gelir yetersizliği yalnızca bugünkü yaşam koşullarını değil, çocukların eğitim ve gelecek hakkını da tehdit eden yapısal bir sorun haline geliyor.
Gıda ve faturalar tabloyu belirliyor
Gıda fiyatlarındaki artış, asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki farkın temel belirleyicilerinden biri olmaya devam ediyor. Tarım sektöründe yaşanan daralma, üretim maliyetlerindeki artış ve iklim kaynaklı riskler, gıda enflasyonunu kalıcı hale getiriyor. Elektrik, doğal gaz, su faturaları ve şehir içi ulaşım giderleri eklendiğinde, ücretin alım gücü daha da daralıyor.
Asgari ücret fiilen ortalama ücrete dönüştü
DİSK-AR’ın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) mikro verileriyle yaptığı çalışmaya göre ücret dağılımında ciddi bir sıkışma yaşanıyor. Yaklaşık 16,1 milyon ücretli işçinin 8,8 milyonu, asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında gelir elde ediyor. Yaklaşık 3,6 milyon işçi ise yasal asgari ücrete bile ulaşamıyor.
Bu tablo, asgari ücretin istisnai bir taban olmaktan çıkıp fiilen ortalama ücret haline geldiğini gösteriyor. Ücret bu kadar geniş bir kesim için referans haline geldiğinde, düşük belirlendiğinde tüm ücret skalasını aşağı çekiyor.
Emek payı gerilerken ücret neden baskılanıyor?
Son açıklanan büyüme verileri, ekonominin büyümeye devam ettiğini ancak bölüşümde çalışanların payının düştüğünü ortaya koyuyor. TÜİK’in 2025 üçüncü çeyrek verilerine göre işgücü ödemelerinin Gayrisafi Katma Değer içindeki payı yüzde 35’e geriledi. Bu oran, bir önceki çeyreğe göre 3,4 puanlık düşüş anlamına geliyor.
Aynı dönemde işletme artığı ve karma gelir olarak tanımlanan sermaye gelirlerinin payı 5,4 puan artarak yüzde 46,7’ye yükseldi. Bu dağılım, asgari ücret tartışmasının yalnızca “en düşük ücret” meselesi değil, aynı zamanda ekonomide üretilen katma değerin kimler arasında nasıl paylaşıldığına dair bir bölüşüm tartışması olduğunu gösteriyor.
Enflasyon karşısında ücret neden korunamıyor?
TÜİK’e göre Kasım 2025 itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 31,07, yılın başından bu yana artış ise yüzde 29,74 seviyesinde. Resmi enflasyon bile dikkate alındığında, asgari ücret artışlarının yıl içinde büyük ölçüde eridiği görülüyor.

Asgari ücret enflasyon karşısında korunamıyorFotoğraf: Diego Cupolo/NurPhoto/picture alliance
Geçen yıl yüzde 45’lik enflasyona rağmen enflasyonun 15 puan altında gerçekleşen asgari ücret artışı, bu yıl da yüzde 27 ile enflasyonun altında kaldı. DİSK’in hesaplamasına göre 2025 yılı asgari ücreti yılın 11’inci ayında 6 bin 574 TL kayıp yaşayarak 15 bin 531 TL’ye gerilemişti.
Açlık sınırının altındaki ücret ne anlama geliyor?
Asgari ücretin açlık sınırının altına düşmesi, yalnızca bir gelir göstergesi değil; çalışan yoksulluğunun kalıcı hale geldiğine dair güçlü bir eşik anlamına geliyor. Tam zamanlı çalışan bir işçi, ücretine rağmen temel beslenme ihtiyacını karşılamakta zorlanıyor.
Bu tablo, asgari ücretin artık yalnızca bir ücret pazarlığı değil, Türkiye’de yaşam standartlarının ve gelir bölüşümünün hangi noktaya geldiğini gösteren temel göstergelerden biri olduğunu ortaya koyuyor.


