YARGITAY 9. Hukuk Dairesi, bugüne kadar verilen kararlardan farklı yönde bir karar verdi.
Milyonlarca işçi ve işvereni ilgilendiren karar, bir işçinin Bakırköy 7. İş Mahkemesi’nde açtığı alacak davası üzerine verildi. 9 yıl kadar aynı iş yerinde çalışan işçi, 28 Ocak 2014’te, “Kendi isteğimle işimden ayrılıyorum” diyerek istifa dilekçesi sundu. Şirket, işçinin dilekçesini işleme koydu ve çıkış işlemi yapıldı. Ancak, bu işlemden 1 yıl kadar sonra işçi, sigorta priminin düşük ücret üzerinden yatırıldığını, fazla mesaiFazla mesai; 4857 sayılı İş Kanununa göre, haftalık 45 saati aşan çalışmaları ifade etmektedir. Denkleştirme esasının uygulandığı haller... ücreti ile bayram ücretlerinin ödenmediğini belirterek mahkemenin yolunu tuttu. Davalı şirket adına yapılan savunmada ise, söz konusu işçinin herhangi bir alacağının olmadığını, kendi isteği ile ayrıldığı kaydedildi. Yapılan yargılama sonrası mahkeme işçiyi haklı buldu; işçilik alacaklarının ödenmesi gerektiğine hükmetti. Karar temyiz edildi. Dosyaya bakan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ise, dikkat çeken bir ayrıntı ile, yerel mahkeme kararını bozdu. Yargıtay kararında özetle “Davacı, şahsi gerekçelerle iş sözleşmesini feshetmiş. Fesih bildiriminde belirtilen ‘şahsi gerekçe’ ibaresi, ücretlerinin sigortaya eksik bildirilmesini ya da ödenmeyen işçilik alacaklarını kapsadığı düşünülemez. Diğer taraftan, istifa dilekçesinin, iradenin fesada uğratılarak düzenlendiği de ispatlanmamıştır” denilerek yerel mahkeme kararı bozuldu.
DİLEKÇEDE DE BELİRTMESİ ŞART
KARARIN, oldukça önemli olduğuna işaret eden Av. Mehmet Durmaz “Genel kanının aksine, istifa eden işçi de kıdem tazminatı talebinde bulunabilir. Ancak işçinin kıdem tazminatı talebinde bulunabilmesi için istifasının haklı nedene dayandığını ispat etmesi gerekir. Yargıtay bu kararı ile işçinin haklı nedenini ispat etmesinin yeterli olmadığını, aynı zamanda haklı sebeplerin işçi tarafından istifa dilekçesi ile ileri sürülmüş olması gereğine işaret ediyor” diye konuştu. Av. Durmaz açıklamasının devamında “Yargıtay, dilekçesinde şahsi gerekçeler ileri süren bir işçinin, daha sonra çalıştığı dönemdeki haklı sebepleri ileri sürebilmesinin mümkün olmadığını ortaya koymuş oldu. Ancak daha önceki Yargıtay kararları farklıydı. İstifa eden kişi, 1 yıllık makul sürede dava açarak, haklı nedenle istifa ettiğini öne sürebiliyordu. Ve Yargıtay da çıkan, işçi lehine kararları onuyordu. Ancak son çıkan kararla, Yargıtay’ın bu noktada görüş değişikliğine gittiği anlaşılıyor. Bu nedenle, istifa eden kişinin dilekçesini daha dikkatli hazırlaması gerekir” dedi.