Soğuk Ortamlarda Çalışma Koşulları, -250C altında sıcaklık derecesinde soğutulan mekânlarda çalıştığında soğuk stresine maruz kalmış olduğu varsayılır
Sıcak Ortamlarda Çalışma Koşulları
Soğuk Çalışma Koşulları için uygun İşler ve İşyerleri
Bir kişinin, düşük ısıya maruziyeti kısa olmadıkça, teknolojik olarak -250C altında sıcaklık derecesinde soğutulan mekânlarda çalıştığında soğuk stresine maruz kalmış olduğu varsayılır. Soğuk stresinin tamir işleri dahil soğuk odalarda, dondurma odalarında, dondurarak kurutma yapılan yerlerde ve düşük sıcaklıktaki araştırma kabinlerinde çalışma sırasında oluşması beklenebilir
Kısa maruziyetler 15 dakikadan daha az süreler için, kontrol amaçlı veya talimatta yer aldığından bu türde odalara girilmesini kapsar. Bu durumlar yalıtkan giysi giyilmesini gerektirir
Rüzgârın veya hava akımlarının vücut üzerinde soğutucu etkiyi arttırdığı işyerlerinde çalışanlar özellikle risk altındadır
Buharlaştırıcı soğutucularla doğrudan temastan veya soğuk yüzeylerle kısa temastan oluşan, bölgesel soğuma soğuktan yanmaya neden olabilir.
İzmir İş Sağlığı ve Güvenliği Analizi
Soğuk Ortamlarda Çalışmanın Etkileri ve Belirtileri
Etkileri
Refleks ve -azalan vücut sıcaklığı- doğrudan kalp aktivitesi sistemi ve dolaşım sistemi düzenine, solunuma ve metabolizma üzerine etkileri,
lokal soğumadan kaynaklanan deri ve muköz membranlarda dolaşım ve metabolizma üzerine olumsuz etkiler; termoreseptörlerin soğukla uyarılması söz konusudur.
Belirtileri
- Angina pektoris veya bronkospazmın refleks uyarılması, hipotermiden rahatsızlanan kişilerde ilk olarak titremeler, kasların titremesi veya sertleşmesi,
- Sonra vücut ısısının azalması
- Yorgunluk
- Solunum ve karlp aktivitesinin yavaşlaması ve zayıflaması
- Şok tehlikesi
- Daha ileri soğumada, kalpte ritm bozukluğu veya ventriküler fibrilasyon, kan ve doku elektrolit dengesine olumsuz etkiler, bilinç kaybı ve son olarak ölüm
Lokal olarak ise;
- Maruz kalan deride soğuk yanığı
- Mukozanın akıntılı veya iltihabi reaksiyonları
Vanadyum ve Bileşiklerine Bağlı Hastalıklar
Yazının tüm hakları www.nedenisguvenligi.com‘a aittir. Telif hakları kanunu gereğince kopyalanamaz ve/veya farklı bir yerde kullanılamaz. Ancak alıntı yapıldığında link ve adres verilmek zorundadır
Kaynaklar;
DIN 33403: Climate at the workplace and its environments – Part 5: Ergonomic design of cold workplaces
Directive 89/391/EEC on the introduction of measures to encourage improvements in the safety and health of workers at work
Giesbrecht GG (1995) The respiratory system in a cold environment. Aviat Space Environ med 66: 890–902
Hayatın Her Alanında İş Güvenliği
İş Sağlığı ve Güvenliği işyerlerinde çalışanların sağlıklı ve güvenli çalışmalarını sağlamak üzere alınması gereken tedbirler dizisidir.
İşin yürütülmesi ile ilgili olarak meydana gelen ve/veya gelmesi muhtemel tehlikelerden, sağlığa zarar verecek şartlardan korunmak ve daha iyi bir çalışma ortamı oluşturmak için alınması gereken önlemlerin tamamına da iş sağlığı ve güvenliği diyebiliriz.
Kazaların % 78’i emniyetsiz(KKD’siz) çalışmalardan, %20’si emniyetsiz durumlardan ve % 2’si de doğal olaylardan kaynaklanmaktadır.
İş kazalarının % 98’inin nedeni İNSAN’dır...
Kazaların % 50’si sabah vardiya değişimlerine yakın saatlerde meydana geliyor.
Bunun sebebi ise uykusuzluk, tedbirsizlik, işte acelecilik ve işi zamanında yetiştirememe endişesi oluşturuyor.
KAZALARIN EN ÖNEMLİ NEDENİ KAZADAN HEMEN ÖNCEKİ DURUM VE HAREKETTİR...
İnsanoğlunun en tehlikeli savunma mekanizması BANA BİR ŞEY OLMAZ düşüncesidir.
Bu düşünce kişiye çok güçlü olduğunu, ne yaparsa yapsın başına bir şey gelmeyeceğini, her şeyi başarıyla tamamlayabileceğini düşündürür.
Türkiye’de iş kazalarında her gün 4 çalışanımız maalesef yaşamını yitiriyor.
Türkiye'de her yıl 15000 kişi sakat kalıyor. Her yıl 140.000 kişi kaza geçiriyor...
Ölümlü iş kazalarında Türkiye, Avrupa’da birinci, Dünya’da ise üçüncü sırada yer alıyor.
Dünyada her gün yaklaşık 6.000 kişi iş kazası veya meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirmektedir.
Yıllık toplamda 350.000 kişi iş kazası, 1.700.000 kişi ise meslek hastalıklarından yaşamını yitirmektedir.
Her yıl 250 milyonun üzerinde iş kazası meydana gelmekte ve 150 milyonun üzerinde kişi meslek hastalıklarına yakalanmaktadır
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre; ülkemizde iş kazalarının yıllık maliyetinin 50 milyar TL. olduğunun belirlenmiştir.
Özellikle ülkemizde iş kazası, meslek hastalığı, iş kazası sonucu ölüm, malullük, geçici iş göremezlik sürelerine ilişkin verilerin tümünde görülen artış nedeniyle İş Sağlığı ve Güvenliği'ne maksimum ihtiyaç duyulmaktadır.
Unutulmamalıdır ki; HİÇ BİR GEREKÇE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİNİN ALINMASINI ERTELEMEZ.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HAYATIMIZIN DÜZENİNİN BİR PARÇASI OLMALIDIR.
Kazasız günler dileğiyle...
Paylaş:
Korumak Tedavi Etmekten Daha Ucuzdur
Ülkemizde yüzbinin üzerinde meslek hastalığı yakalamamız gerekirken, Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine yansıyan rakamlar her yıl maalesef birkaç yüzü geçememektedir. Türkiye İstatistik Kurumu, ülkemizde yılda dokuzyüz binin üzerinde meslek hastalığı ve işle ilgili hastalık ve yaralanma olduğunu ifade etmektedir. SGK rakamlarının düşüklüğü biraz da istatistik yöntemi hatasından kaynaklanmaktadır ama yine de meslek hastalıklarımızı tanıma konusunda başarılı olduğumuz söylenemez. Yani, hem çalışanlarımızı meslek hastalıklarından koruyamıyor, hem de meslek hastalıklarını saptayamıyoruz.
Toplumun hemen her kesimini derinden etkileyen bu önemli sorunun sosyal ve yasal boyutlarıyla birlikte ele alınıp, çözümlenmesi gerekir. Meslek hastalıklarını tanımak ve önlemek sosyal devletin ve tüm ilgililerin vicdani bir sorumluluğudur. Çalışanın sağlıklı olma hakkına saygının gereğidir. Tanınmayan meslek hastalığı, haksız kazanç nedenidir, genel sağlık sigortasına ve topluma yüktür. Bildirimi zorunlu olan meslek hastalıkları, yasal tanı almadıkça, meslek hastalığı sayılmazlar.
Meslek hastalıklarını tanımanın ilk şartı, hastanın mesleğiyle ilgili sorgulamadır. Bu da “Ne iş yapıyorsunuz ?” sorusuyla başlar. İş sağlığı disiplininin babası sayılan İtalyan hekim Bernardino Ramazzini (1633-1714)’nin şu veciz sözleri, bugün maalesef hala geçerliliğini korumaktadır; “Hayret ve tereddüt ediyorum. Acaba, ilaç ve sinameki kokan muayenehane ve eczanelerde oturan bu azametli ve şık görüntülü doktorların burnuna işyerlerindeki pis kokulu şeyleri mi soksam, yoksa onları bu çukurları görmeye mi davet etsem?”
İş Güvenliği Hayatımızın Bir Parçası Olsun
Aslında sadece işyerimizde değil, hayatın her alanında güvenlik anlayışımızın geliştirilmesine dair kültürümüzden çok güzel örnekler bulmak mümkündür. Tehlikeli hızla çalışmanın, acele etmenin, kestirmeden gitmenin iyi bir şey olmadığını atasözümüz ne güzel ifade eder; “Acele giden, ecele gider”. Yapılacak olan işi yeteri kadar öğrenmeden, bilmeden işe başlamak, üstelik sormaktan çekinmek, utanmak bir başka hatalı davranış örneğidir. Kültürümüzde bunun da veciz bir karşılığı var; “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp”. İşyeri temizliğine özen göstermemek de önemli davranış kusurlarından biridir. Oysa temizlik, kalite ve verimliliğin olduğu kadar, iş güvenliğinin de göstergesidir.
Aklın, bilimin ve yasanın emrettiği güvenlik önlemlerini ihmal etmek, iş kazalarında sık karşılaşılan bir başka güvensiz davranıştır. Oysa, “Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a emanet et” atasözümüzü bilmeyenimiz yoktur. İş ortamında “Bana bir şey olmaz..” demeden önce, çok iyi düşünmek gerekir. Her mesaiFazla mesai; 4857 sayılı İş Kanununa göre, haftalık 45 saati aşan çalışmaları ifade etmektedir. Denkleştirme esasının uygulandığı haller... More başlangıcında, o gün yapacağımız işleri kısaca kafamızda planlayıp, bu planı uygulamanın bile iş güvenliği açısından koruyucu bir değeri vardır