Neden İş Güvenliği Logo
İş Sağlığı ve Güvenliği

6331 Sayılı Kanuna Göre Çalışanların Hakları

6331 Sayılı Kanuna Göre Çalışanların Hakları
Tamircin Burada

6331 Sayılı Kanuna Göre Çalışanların Hakları, baskı ara niteliği taşıyan haklar, katılım hakkı, çalışmaktan kaçınma hakkı ve ihbar hakkı sayılabilir.

Güncelleme:01.12.2023

Baskı Aracı Niteliği Taşıyan Haklar

Çalışanlar, işverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda baskı aracı niteliği taşıyan bazı haklarla işverenin söz konusu yükümlülükleri yerine getirmesini sağlayabilirler. Bu nedenle bu hakları, baskı aracı niteliği taşıyan haklar olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır. Bunlar; katılım hakkı (md.18), çalışmaktan kaçınma hakkı (md.13), çalışma yerini terk etme hakkı (md. 13), iş sözleşmesini haklı nedenle derhal fesih hakkı (md.13), işvereni şikayet ve ihbar hakkı (md. 24) olarak düzenlenmiştir.


6331 Sayılı Kanun’a Göre Çalışanların Yükümlülükleri


Katılım Hakkı

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun  18. maddesinde çalışanlara ve çalışan temsilcilerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri konularında her türlü görüşü bildirme, teklif verme hakkı tanınmıştır. Buna göre çalışan veya çalışan temsilcisi; teklif getirme, görüş bildirme, görüşmelerde yer alma, yeni teknoloji uygulanması, iş ekipmanı seçimi ve çalışma şartlarının iş sağlığı ve güvenliğine etkileri konusunda görüş bildirme hakkına sahiptir.
İşveren ayrıca iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, destek elemanı görevlendirme veya bu konularda hizmet alma hususunda, alınacak önlemlerin ve kişisel koruyucu donanımların belirlenmesinde, çalışanların bilgilendirilmesi ve iş sağlığı ve güvenliği eğitiminin planlanmasında çalışan temsilcilerinin ve destek elemanlarının görüşlerini almakla yükümlüdür.

Katılım hakkının yazılı kullanılması önemlidir. Zira katılım hakkının kullanımın engellendiğinin veya çalışanın eksikliği bildirmesine rağmen işveren tarafından önlem alınmadığının ispatı sırasında yazılı olarak kullanılmış katılım hakkı delil olarak kullanılabilecektir. Katılım hakkının kullanımının engellenmesi halinde işverene idari para cezası uygulanır. Bu hakkını kullanan işçiye ayrımcılık yapılması halinde, işçi İş Kanununun 5. maddesinde düzenlenen dört aylık ücret tutarındaki ayrımcılık tazminatını talep edebileceği gibi, bu nedenle iş sözleşmesi feshedilirse bu fesih haksız, geçersiz veya kötü niyetli fesih olarak nitelendirilir.


İSG Yönetmeliğine Göre İşverenin Yükümlülükleri


Çalışanların katılım hakkını başka yollarla da kullanması mümkündür. Nitekim çalışanlar risk değerlendirmesi çalışmaları sırasında görüş bildirme hakkına sahiptir. Bunun gibi, iş sağlığı ve güvenliği kurullarında yer alan çalışan temsilcileri ve destek elemanları vasıtasıyla kurulun kendi talepleri doğrultusunda karar almasını sağlayabilirler. Bu şekilde karar alınması halinde işveren alınmış olan kararla bağlı olacağından, çalışanların talebi yönünde davranmış olacaktır.

Son olarak çalışanlar, işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının onaylı deftere talepleri doğrultusunda öneride bulunmasını sağlayabilirler. Bu şekilde de işverenin onaylı deftere yazılı talimat ve öneriyle bağlı olması ve çalışanların talebi doğrultusunda davranması sağlanır.

 

Çalışmaktan Kaçınma Hakkı

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 13. maddesine göre çalışanlar; işyerinde ciddi ve yakın tehlikenin mevcudiyetine rağmen işveren tarafından önlem alınmaması halinde bu durumun iş sağlığı ve güvenliği kuruluna veya kurulun bulunmadığı yerlerde işveren veya vekiline başvurarak tespit edilmesini talep edebilir ve bu yöndeki tespit üzerine gerekli önlemler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilirler.

Çalışmaktan kaçınanların ücreti ve tüm ücret ekleri ödenmeli, sigorta primleri bildirilmelidir. Bu dönemde çalışmaktan kaçınan kişi fiilen çalışmış sayılır. Bu nedenle bazı toplu iş sözleşmelerinde fiilen çalışılan günlerde ödenmesi öngörülen hakların çalışmaktan kaçınılan dönemde de ödenmesi gerekir.

Ancak bu durumdaki çalışana işveren tarafından güvenli bir yerde, durumunda ağırlaşma oluşturmayacak iş teklif edilirse çalışanın bunu kabul etmesi gerekir. Zira aksi halde çalışanın sadakat borcuna aykırı davrandığı yahut kamu görevlisi bakımından kendisine verilen görevi yerine getirmediği kabul edilerek bunlara bağlı yaptırımlar işveren tarafından uygulanabilir.

İş Güvenliği

Çalışılan Bölgeyi Terk Etme Hakkı

Çalışanlar ciddi, yakın tehlikenin önlenemez olduğu yönünde kanaat oluştururlarsa, iş sağlığı ve güvenliği kurulu ve işverene başvuru yapmak zorunda kalmaksızın doğrudan çalıştıkları bölgeyi terk edebilirler. Bu halde ücret ve ücret ekleri tam olarak, sanki fiilen çalışıyorlarmış gibi ödenmelidir; bu dönemde herhangi bir hak kaybı söz konusu olamaz.

Bu hakkın kullanılabilmesi için öngörülen “önlenemezlik”, subjektif esaslara göre değerlendirilir. Burada önemli olan, tehlikenin önlenemez olduğu yönünde oluşan kanaatin haklı görülmesidir.

İş Sözleşmesini Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı

İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması halinde sözleşmeyi fesih hakkı sadece iş sözleşmesiyle çalışanlara tanınmış bir haktır. Her işçi, kendi mevzuatına uygun olan hükme dayanarak iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması sebebiyle iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshedebilir. Bu nedenle İş Kanunu 24/II-f, Deniz İş Kanunu 14/2-b, Türk Borçlar Kanunu 435. maddeleri bu fesih türü için kullanılabilir. Bu durumda fesih, haklı nedene dayandığı için işçinin kıdem tazminatı hakkı da doğar. Burada önemli olan, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığını işçinin ispat edecek olmasıdır

Şikayet ve İhbar Hakkı

Çalışanlar iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili her türlü eksiklik ve hatayı Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne bildirme, şikayet veya ihbar etme hakkına sahiptir. Bu durumda şikayet veya ihbar eden yahut tanıklık yapan kişinin kimliği gizli tutulmalıdır. Buna rağmen çalışanın kimliğinin belirlenmesi üzerine işveren tarafından ayrımcılık yasağının ihlal edilmesi halinde işçiler İş Kanununun 5. maddesine dayanarak ayrımcılık tazminatı talep edilebilirler. Bu durumda işverene ayrıca idari para cezası uygulanır ve eğer iş sözleşmesi bu nedenle feshedilirse bu fesih kötüniyetli veya geçersiz fesih olarak nitelendirilir.


Kıdem tazminatı nasıl hesaplanır?


Tazmin Edici Haklar

İş kazası veya meslek hastalığına maruz kalan çalışanlar, işverenden maddi ve manevi tazminat talep edebilirler. İş kazası veya meslek hastalığı sebebiyle hayatını kaybeden çalışanın desteğinden yoksun kalanlar ise işverenden destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler. İş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden çalışanın yakınları bu nedenle uğradıkları manevi zararı manevi tazminat olarak işverenden talep edebilirler.

Çalışanın iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda hayatını kaybetmemesi halinde yakınlarının manevi tazminat talep edebilmesi için iş kazasına veya meslek hastalığına maruz kalan çalışanda ağır bedensel zararın meydana gelmiş olması gerekir.

İşverene karşı tazminat davası açma zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu nedenle yukarıda belirtilen tazminat davalarının 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılması gerekir. Bunun gibi işverene karşı tazminat davası açılabilmesi için işverenin dava konusu iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusurlu bulunması gerekir.

 

Bunun tek istisnasını Türk Borçlar Kanununun 71. maddesinde düzenlenen tehlike sorumluluğu oluşturur. Ancak tehlike sorumluluğu nedeniyle işverenin kusuru olmasa dahi sorumlu tutulabilmesi için, iş kazasının meydana geldiği işyerinde yapılan işin niteliği gereği veya kullanılan araç gereçler sebebiyle o konuda uzman kişinin her türlü özeni göstermesine rağmen küçük ancak sıkça veya nadiren de olsa çok büyük zararlar doğuracak niteliğe sahip olması ve dava konusu iş kazasının da bu tipik tehlike dolayısıyla gerçekleşmesi gerekir.

Dolayısıyla patlayıcılarla çalışan işçinin ayağının kayıp düşmesi sebebiyle kazaya uğraması halinde, kaza patlayıcı sebebiyle gerçekleşmediği için işverenin bu kazanın meydana gelmesinde ancak kusurlu bulunması halinde işverene karşı tazminat davası açılabilir.

Tehlike sorumluluğu, her ne kadar işverenin kusursuz olması halinde dahi tazminat ödemesi gerektiği sonucuna ulaşmamıza yardımcı olsa da, bu hüküm, özellikle iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını olumsuz etkileyebilecek niteliğe sahiptir. Zira tehlike sorumluluğunun uygulanabileceği işyerleri çok tehlikeli sınıfta yer alan, dolayısıyla iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin maliyetinin yüksek olduğu işyerleridir. Bu nedenle işveren, her türlü önlemi alsa dahi meydana gelen kazadan sorumlu olacağını düşünerek önlem almaktan kaçınabilir.

Web Tasarımı

OSGB Web Tasarımları

İlgili Yayınlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Araç çubuğuna atla